Tarihi Harput 1516

1514 yılında günümüz İran sınırları içerisinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran ovasında Osmanlıların Safevileri yenmesi sonucu, Osmanlılar Anadolu topraklarını bir bir Safevilerin ellerinden almaya başladılar. 1516 yılında ise Osmanlılar, Safevi hakimiyetinde olan Kadim Şehir Harput’u üç gün süreyle kuşatarak kendi topraklarına katmayı başarmışlardır. Bu önemli olaydan sonra Harput artık Osmanlı Devleti sınırlarında kalmış; farklı gelenek, kültür ve coğrafi yapısıyla Anadolu’nun eşsiz bir diyarı hâline gelmiştir.

Anadolu Kültürünün Bize Emaneti

Dibek Kahvesi

Taştan veya ağaçtan yapılan ve diğer bir adı da havan olan, bir tahıl dövme aracının Anadolu’daki adıdır, dibek. Kahve ağacı, deniz seviyesinden 600 metre yükseklikteki gölgesi ve suyu bol olan alanlarda yetiştirildiği için ülkemizde ticari olarak yetiştirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle kahve bize yurt dışından gelmektedir. 15. yüzyılın sonlarına doğru Yemen Valisi Özdemir Paşa’nın Yemen’den getirdiği kahveyi Kanuni Sultan Süleyman’a sunmasıyla birlikte Türkler, kahveyle tanışmış. Daha sonra Yemen ve çevresinden gelen kahvenin ihracatı, İstanbul’dan yapıldığı için Avrupalılar, kahveyi Türklerin vasıtasıyla tanımışlardır. Bu yüzden hala Avrupa hatta Dünya’da farklı pişirim tekniğiyle Turkish Coffee (Türk Kahvesi) oldukça yaygındır. 1830’lu yıllara kadar dibek taşında dövülen kahve çekirdekleri, toz haline getirilerek kısık ateşte kaynatılıp kahve severlere sunulmuştur. Tüfenkçi Ustası Selim Bey tarafından geliştirilen kahve değirmeni ile artık İstanbul ve çevresinde dibek kahvesi unutulmaya yüz tutmuştur.

Milattan önce 2000’li yıllarda yerleşik hayata geçmiş kadim kent, adeta bir açık hava müzesi olan Harput tarihi, günümüze kadar onlarca medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı milletlerin bir arada ve hoşgörüyle yaşadığı eşsiz bir kültürü ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle dibek kahvesi sevildiği ve yumuşak içimli olduğu için bu yörenin vazgeçilmez bir keyif kaynağı haline gelmiştir.